Gerçek Vermenin Sırrı...
Bir insanın varlığı, hayatın döngüsüne kattığı enerjiyle anlam kazanır. Bu döngünün en temel prensiplerinden biri, alma-verme dengesidir. Ancak, bu dengeyi anlayabilmek için sadece yüzeyde görüneni değil, daha derinlerde yatan niyeti de keşfetmek gerekir. Çünkü aslında, “verirken almayı hesaplayan kişi asla gerçekten veren değildir”.Vermek, sadece bir eylem değil, bir ruh hali, bir yaşam felsefesidir. Gerçek verme, içten gelen bir saflıkla yapılır; karşılık beklemek, hatta bir teşekkür bile, bu eylemin özünden bir şeyler eksiltir. Bir çiçek, güzel kokusunu yayarken, o kokunun nereye gittiğini düşünmez. Rüzgar, bulutları taşırken, taşıdığı bulutların ona ne getireceğini hesaplamaz. İşte gerçek verme de böyledir; saf, karşılıksız ve içten.
Almayı hesaplayanlar, aslında kendi benliklerinin esiri olmuşlardır. Bu tür bir vermek, bir ticaret gibidir; kar-zarar hesabı yapar, teraziyi dengelemeye çalışır. Oysa ki gerçek verme, teraziyi umursamadan, tamamen kendiliğinden olan bir akıştır. Bir elmayı vermek, bir çocuğa gülümsemek, bir dostun derdini dinlemek... Bunlar, hesapsızca yapılan, karşılık beklenmeyen eylemler olduğunda anlam bulur. Çünkü o zaman, verdiğiniz şey, sadece bir nesne ya da bir an değil, kendi özünüzden bir parçadır.
Verirken ne alacağınızı düşünüyorsanız, aslında hiç vermemişsinizdir. Bu, verişin kalbini boşaltır, onu sadece bir maskeye dönüştürür. Bu nedenle, alma-verme dengesinin sırrı, tamamen hesaplardan uzak, saf bir yürekle yaşamaktır. Verdiğinizde, aslında almış olduğunuzu anlamak için hesap yapmanıza gerek yoktur; çünkü zaten o an, bu döngü içinde kaybolmuşsunuzdur ve gerçek anlamda vermenin huzurunu hissetmişsinizdir.
Hayat, bir ayna gibidir; ne verirseniz, onu geri yansıtır. Ancak, bu aynaya bakarken, sadece kendi yansımanızı görmeye çalışmak yerine, karşılıksız bir sevgi ve iyilikle yaklaşın. O zaman, bu ayna size en saf haliyle yansıyan bir huzur ve içsel denge sunacaktır. “Vermek, aslında almanın en saf yoludur; ama bunu anlamak için önce hesapsızca, yürekten vermeyi öğrenmek gerekir”.
Bu dış dünyadaki alma-verme dengesi, insanın kendisiyle olan ilişkisinde de derin bir anlam taşır. Kendi iç dünyamızda kurduğumuz alma-verme döngüsü, dış dünyaya sunduğumuz her şeyin temelidir. İnsanın kendine verdiği değer, sevgi ve anlayış, dışarıya yansıyan enerjinin kaynağını oluşturur. Bu nedenle, “kendinden kendine almak ve vermek”, hem içsel huzurun hem de dış dünya ile olan ilişkilerin dengesini sağlar. Bu iki döngü, birbirini besleyen ve güçlendiren süreçlerdir; birinde denge sağlanmadan diğerinde de gerçek bir denge kurulamaz.
İnsanın Kendine Alma-Verme Döngüsü: Öz Sevgi ve Bilinçli Farkındalık:
Alma-verme dengesi, genellikle insanlar arasındaki ilişkiler üzerinden değerlendirilir. Ancak, bu dengenin en derin boyutu, insanın kendi iç dünyasında yaşadığı alma-verme döngüsüdür. "Kendinden kendine almak ve vermek"; bu, aslında bir insanın kendisiyle olan ilişkisini ve içsel huzurunu şekillendiren en temel prensiptir.
İnsanın kendine verdiği en kıymetli şey, öz sevgi ve kendine duyduğu saygıdır. Kendini sevmek, yalnızca dışarıdan gelen olumlu geri bildirimlerle değil, içeriden gelen bir farkındalık ve kabulle beslenir. Bu sevgi, kişinin kendine verdiği en değerli hediyedir. Ancak, bu hediye sadece bir his ya da duygu değil; aynı zamanda bir eylem, bir seçimdir. Her gün kendinize nasıl davrandığınız, kendinize ne kadar zaman ayırdığınız, ruhunuzu ve bedeninizi ne kadar beslediğiniz, aslında kendinize verdiğiniz şeylerin toplamıdır.
Diğer yandan, insan kendinden de bir şeyler alır. Bu alma, içsel bir keşif sürecidir. Kendi potansiyelinizi, yeteneklerinizi, sınırlarınızı ve hayallerinizi keşfetmek, kendinizden alabileceğiniz en büyük ödüllerdendir. Bu, dışarıdan gelen bir beklentiyle değil, içsel bir arayışla gerçekleşir. Kendinize verdiğiniz zaman, enerji ve sevgi, size geri dönen içsel huzur ve tatmin olarak kendini gösterir.
Ancak, bu döngüde en önemli olan şey, dengenin korunmasıdır. Kendine sürekli verip hiçbir şey almayan bir kişi, zamanla tükenir. İçsel kaynaklarını tüketir ve kendini ihmal eder. Aynı şekilde, sürekli kendinden almaya çalışan, kendini sürekli zorlayan bir kişi de zamanla içsel dengesini yitirir. Bu nedenle, kendinize verdiğiniz kadar, kendinizden de almayı bilmek, bu döngünün sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlar.
“Kendinizle olan bu alma-verme döngüsü”, dış dünyaya yansıyan her şeyin temelidir. Başkalarına vereceğiniz sevgi, anlayış ve destek, aslında kendinize verdiğiniz değer ve sevginin bir yansımasıdır. Kendinize verdiğiniz şeyler, başkalarına sunacağınız enerjinin kaynağıdır. Kendinizden alacağınız her bilinçli farkındalık, dış dünyada daha bilinçli adımlar atmanıza yardımcı olur.
Sonuç olarak, “kendinden kendine alma-verme”, insanın içsel huzurunu, yaşam kalitesini ve dış dünya ile olan ilişkilerini şekillendiren en temel döngüdür. Bu döngüyü anlamak ve dengelemek, hem içsel hem de dışsal dünyada daha tatmin edici bir yaşam sürmenin anahtarıdır. Kendinize verdiğiniz her şey, aslında yaşamın size sunduğu en büyük hediyedir; çünkü yaşam, en çok kendinize verdiklerinizle şekillenir.
~ Hande Dengim B.
Yorum Ekleyin